SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L BUYU’

<< 986 >>

DEVAM: 49- Çarşı - Pazarlar

 

حدثنا إبراهيم بن المنذر: حدثنا أبو ضمرة: حدثنا موسى، عن نافع: حدثنا ابن عمر:

 أنهم كانوا يشترون الطعام من الركبان على عهد النبي صلى الله عليه وسلم، فيبعث عليهم من يمنعهم أن يبيعوه حيث اشتروه، حتى ينقلوه حيث يباع الطعام.

 

[-2123-] İbn Ömer r.a.'den rivayet edilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem devrinde insanlar şehre gelen kervanlardan (şehrin dışında) yiyecek maddeleri satın alıyorlardı. Bunun üzerine, Hz. Nebi yiyecek maddelerinin satıldığı pazarlara ulaşıncaya dek kervandakilerin yiyecek maddelerini satmalarını yasaklayan kimseler gönderiyordu.

 

Tekrar: 2131, 2137, 2166, 6852

 

قال: وحدثنا ابن عمر رضي الله عنهما قال: نهى النبي صلى الله عليه وسلم أن يباع الطعام حيث اشتراه حتى يستوفيه.

 

[-2124-] İbn Ömer r.a. şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, yiyecek maddesi satın alan kişinin malını teslim almadıkça satmasını yasakladı.

 

Tekrar: 2126, 2133, 2136

 

 

2118, 2119, 2120, 2121, 2122, 2123, 2124’e ait,

AÇIKLAMA:     ibn Battal şöyle demiştir: Bu konuda anlatılmak istenen şey, şeref ve fazilet sahibi kimselerin ticaret yapmasının, çarşı-pazarlara girmesinin mubah olduğu­dur. Buharı bununla, kendi şartına göre sahih olmayan "yeryüzünün en şerli yerleri çarşı-pazarlardır" hadisine işaret etmiş olmalıdır. Bu hadisi Ahmed ve Bezzar rivayet etmiş, Hakim de hadisi sahih görerek Cübeyr ibn Mut'İm aracılı­ğıyla Hz. Nebi'den şu şekilde rivayet etmiştir: "Allah'ın en sevdiği yerler mescitler, en buğzettiği yerler ise çarşı-pazarlardır". Hadisin isnadı hasendir.

 

Burada kastedilen yalnızca çarşı-pazarların zikredilmesi, Hz. Nebi döneminde de bunların mevcut olduğu, sahabenin şereflilerinin de geçimlerini temin etmek, yeterli rızık elde etmek ve insanlara muhtaç olmamak için buralara gittiklerini belirtmektir.

 

"Beycta": Mekke ile Medine arasında çorak bir arazinin adıdır.

 

"Onlar içinde onlardan olmayanlar vardır": Onlarla birlikte yolculuk yaptık­ları halde onlara uymayanlar vardır.

 

Aişe hadisine göre Kabe'yi yıkmak maksadıyla savaşa çıkanlar ile birlik­te satım yapmak İçin çıkanlar da helak olur.

 

Müslim'in rivayetinde şöyle denilmektedir: "Biz: Yolda başka insanlar da olur, dedik. O "Evet, onlar içinde savaş için çıkan, istemediği halde çıkmaya zorlanan ve yolda kalanlar da vardır."

 

Burada kastedilen, cezalandırmaya sebep olan savaşı istemeyen kimselere niçin azap edileceği bir problem teşkil etmiş buna verilen cevapta ise, oradakile­rin ecellerinin gelmiş olması sebebiyle azabın genel olacağı ancak bundan sonra her birinin niyetlerine göre diriltileceği belirtilmiştir.

 

Müslim'in rivayetinde şöyle denilmektedir: "Her biri farklı hedefe gittikleri halde hepsi aynı anda helak edilir."

 

Müslim'de yer alan rivayete göre Ümmü Seleme şöyle demiştir: Ey Allah'ın resulü! Savaşmayı istemeyenin durumu ne olacak? diye sordum. O şöyle cevap verdi: "O da yerin dibine batırılır. Ancak kıyamet gününde niyeti üzerine dirilti­lir". Yani kötülerin uğursuzluğu sebebiyle hepsi yerin dibine batırılır, sonra hesap görülürken her birine niyetine göre muamele yapılır.

 

Mühelleb şöyle demiştir: Bu hadis, günah için bir araya gelmiş bulunan bir topluluğun sayısını kendi isteğiyle arttıran kişinin başına da onların başına gelen azabın gerekli bulunduğunu gösterir. Malik bu hadise dayanarak içki meclisle­rinde bulunan kimseye, içki içmese bile ceza uygulanması görüşünü kabul etmiş­tir.

 

Bu hadis, amellerin amel edenin niyetine göre değerlendirileceğini gösterdi­ği gibi, zorunluluk hali dışında zulmedenlerle arkadaşlık etmek, birlikte bulun­mak ve onların sayısını çoğaltmaktan da sakındırmaktadır.

 

Ebu Hureyre'nin "ne o benimle konuşuyor ne de ben onunla konuşuyor­dum" sözünün anlamı şudur: Nebi (s.a.v.) vahyi düşünmüş veya başka bir işle meşgul olmuş olabilir. Ebu Hureyre de Nebi (s.a.v.)'e saygısından dolayı bir şey söylememiş olabilir. Sahabe, Hz. Nebi'i (s.a.v.) konuşmaya istekli görmediklerinde böyle yaparlardı.

 

Davudî, Hz. Fatıma'nın evi ile ilgili hadisten bir bölümün düştüğünü yahut iki hadisin birbirine girdiğini söylemiştir. Çünkü Hz. Fatıma'nın evi Kaynuka çarşısında değildi.

 

Davudî'nin ilk söylediği İhtimal geçerlidir, İki hadisin birbirine girmesi söz konusu değildir.

 

Müslim bunu Ebu Ömer'den şu lafızla rivayet etmiştir: " Nebi (s.a.v.), Be­nî Kaynuka pazarına geldi. Sonra buradan ayrılarak Fatıma'nın evinin avlusuna geldi".

 

Hattabî şöyle der: Hadisin Arapça aslında yer alan "luka" ifadesi "kü­çük" ve "aşağılık" anlamına gelir. [Bkz. 3749. hadis] Bu hadiste ilki kastedilmiştir. Bu kelimenin ikin­ci anlamının kastedildiği bir hadisi Ebu Hureyre rivayet etmiştir: "Dünyada en mesut kişi aşağılık oğlu aşağılık olacak." Ebu Hureyre'nin, Hz. Fatıma'nın Ha-san'a taktığını zannettiği ve "Sehab" diye ifade ettiği şeyin altın ve gümüşü olma­yan fakat güzel kokusu olan bir kolye olduğunu anlatan Hattabi'nin bu açıkla­malarına karşılık Davudi bu kolyenin karanfilden olduğunu söylemektedir.

 

 

Hadisten Çıkan Bazı Sonuçlar

 

Bu hadiste şu hususlar yer almaktadır: Sahabenin Nebi s.a.v.'e nasıl saygı gösterdiği, Sahabenin Hz. Nebi ile birlikte yürüdüğü, Hz. Nebi'in çarşı-pazara girme ve evin avlusunda oturma konusunda nasıl alçakgönüllülük gösterdiği, Küçüklere merhamet göstermek, onlarla şakalaşmak, kucaklamak ve öp­mek, Ali'nin oğlu Hz. Hasan'ın fazileti. Hz. Hasan'ın fazileti ile ilgili geniş bilgi ileride gelecektir.

 

 

4.CİLT BİTTİ 5. CİLT BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM EDİYOR